Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’ndaki ‘Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni’nde; “Anayasamıza göre her birinin görev alanı farklı olan, dolayısıyla hiyerarşiden ziyade vazife tanımıyla konumları belirlenen yüksek yargı kurumlarımız arasındaki ihtilafı gidermek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, ülkemizin terörle mücadelesi başta olmak üzere ali menfaatlerine halel getirme potansiyeli taşıyan bu tartışmaların sürüp gitmesi kaçınılmazdır” dedi. Erdoğan ayrıca, “Yeni anayasa mümkün olmasa bile yargıdaki sorunu giderecek bir anayasa değişikliği için de uzlaşma yollarını arayacağız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki ‘Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni’ne katıldı. Erdoğan özetle şöyle konuştu:
“ADALETİN GÜCÜ YERİNE, GÜÇLÜNÜN ADALETİNİN HAKİM OLDUĞU DÖNEMLER TRAVMALARA SEBEP OLDU”
“Bugünkü kura törenimizle görev yerleri belli olacak 148 hakimimizi ve cumhuriyet savcımızı tebrik ediyor, kendilerine başarılar diliyorum. Artık sayıları 24 binin üzerine çıkan hakim ve savcılarımız ülkemizin dört bir yanında milletimiz adına adaleti tesis etmenin mücadelesini veriyor. Her şeyden önce adalet içinde yaşadığımız evrenin ruhudur. Şayet bu ruhu kaybedersek diğer hiçbir şeyin anlamı kalmaz.
Vazifenizi icra ederken hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmaya itina göstermenizin altını özellikle çizmek istiyorum. Türkiye, geçmişte adaleti sağlaması gereken kurumların başka güçlerin emrine girmesinin yol açtığı sancıların bedelini ağır ödemiş bir ülkedir. Adaletin gücü yerine, güçlünün adaletinin hakim olduğu olağanüstü dönemler milletimizin hafızasında çok derin izler bıraktı, travmalara sebep oldu. Vatandaşın devlete olan itimadına telafisi imkansız zararlar verdi. Cumhuriyet tarihimizin en büyük demokrasi ve kalkınma atılımlarına imza atarken adalet sistemimizi güçlendirmeyi dört temel önceliğimizden biri olarak belirledik.
Bir dönem tek parti faşizminin, bir dönem vesayetin, bir dönem FETÖ’nün güdümüne giren adalet teşkilatımızı yeniden milletimiz adına karar veren bir güç haline getirmek için çok uğraştık. Hep birlikte 28 Şubat döneminde yargı desteğiyle postmodern darbe yapıldığına da 17-25 Aralık’ta ve 15 Temmuz’da yine yargı desteğiyle darbe teşebbüsünde bulunulduğuna da şahit olmadık mı?
“TERÖRİSTLER ADLİYEYE GİRMEYİ BAŞARIP HAKİM VE SAVCILARIMIZA ULAŞABİLSELERDİ, NELER YAŞANABİLECEĞİNİ TAHMİN BİLE EDEMİYORUZ”
Merdiven altı bir anlayışla yürüyen sistem vardı. Ama şimdi öyle değil. Şimdi artık merdiven altı olmak, koyun bir kenara, dört dörtlük fiziki imkanlarla halkına hizmet veren yargıyı bu noktada artık değerlendiren bir yapı var. Terör örgütlerinin güvenlik güçlerimizle birlikte yargı mensuplarımızı da hedef aldığı dönemler yaşadık. Daha geçtiğimiz haftalarda, İstanbul’da, Çağlayan Adliyesi’ne yapılan menfur saldırı girişimini biliyorsunuz. Şayet teröristler adliyeye girmeyi başarıp orada görev yapan hakim ve savcılarımıza ulaşabilselerdi, Allah göstermesin, neler yaşanabileceğini tahmin bile edemiyoruz. Bu vesileyle, terör örgütlerinin saldırılarında şehit olan Mehmet Selim Kiraz savcımız başta olmak üzere tüm yargı mensuplarımızı, güvenlik görevlilerimizi, vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.
Adalet sistemimizin mevzuat altyapısını geliştirmek için başlattığımız reformları kesintisiz devam ettiriyoruz. Daha önce hayata geçirdiğimiz çalışmaların bir üst safhasını oluşturan Yargı Reformu Strateji Belgemizi 2019 yılında kamuoyuyla paylaştık.
“BU KONUDA TARAF DEĞİL HAKEM MEVKİNDE BULUNDUĞUMUZU ÇEŞİTLİ VESİLELERLE AÇIKLADIK”
Kurumların birbirleriyle uyumlu çalışmaları, her kurumun Anayasa’da ve yasalarda belirtilen sınırlar içinde faaliyetini yürütmesi devletin ahenkli işleyişi bakımından hayati öneme haizdir. Yüksek yargı kurumlarımız arasında son dönemde hem kendilerini yıpratan hem de vatandaşlarımızın adalete olan güvenini ve inancını sarsan bazı müessif tartışmalara şahit oluyoruz. Biliyorsunuz bu konuda taraf değil, hakem mevkinde bulunduğumuzu çeşitli vesilelerle açıkladık. Bu tavrımızı halen muhafaza ediyoruz ve edeceğiz. Yürütmenin başı ve yasama organındaki en büyük gruba sahip partinin Genel Başkanı sıfatıyla bize düşen, yüksek yargı kurumları arasındaki tartışmalarda taraf olmak değil, sorunu çözecek mekanizmaları işletmektir. Siyaset müessesesinin emanetini taşıdığı millete karşı göreve Meclis’te nümayiş yapmak, mahkeme önünde eylem yapmak asla değildir. Kanun yapıcı konumunun hakkını vermelidir. Yargıya dair hemen her tartışmada belli çevreler tarafından sokağın adres gösterilmesi siyaset kurumunun asli görevini inkar etmek demektir. Biz ülkenin ve milletin her meselesi gibi yargıdaki sıkıntıları çözmenin de görevimiz olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Sorunlardan beslenmek yerine çözümlerle milletimizin karşısına çıkmanın gayreti içindeyiz.
“YÜKSEK YARGI KURUMLARIMIZ ARASINDAKİ İHTİLAFI GİDERMEK MECBURİYETİNDEYİZ”
Şu gerçeği artık hepimiz görebiliyoruz: yüksek yargı kurumlarımızın Anayasa’da belirtilen görev tanımları, sınırları ve onlara yüklenen misyonlar konusunda bir belirsizlik söz konusudur. Esasen bu kurumlarımız arasında eskiden beri bir hiyerarşi tartışması yaşandığını biliyoruz. Anayasamıza göre her birinin görev alanı farklı olan, dolayısıyla hiyerarşiden ziyade vazife tanımıyla konumları belirlenen yüksek yargı kurumlarımız arasındaki ihtilafı gidermek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, ülkemizin terörle mücadelesi başta olmak üzere ali menfaatlerine halel getirme potansiyeli taşıyan bu tartışmaların sürüp gitmesi kaçınılmazdır.
“YENİ ANAYASA MÜMKÜN OLMASA BİLE YARGIDAKİ SORUNU GİDERECEK BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN UZLAŞMA YOLLARINI ARAYACAĞIZ”
Danıştay’ın FETÖ’den ihraç edilen yargı mensuplarından bazılarıyla ilgili verdiği tartışmalı kararlar da bazı hususların daha kesin bir şekilde ortaya konulmasının şart olduğuna işaret ediyor. Bu doğrultuda ilk adımları biraz önce ifade ettiğim 8. Yargı Paketimiz ile atmaya başladık. Ancak yargıdaki bu dağınık görüntüyü ortadan kaldırmak için hem anayasa, hem yasa düzeyinde çalışılması gereken daha pek çok husus olduğunun farkındayız. Anayasa değişikliği gerektiren hususlarda Meclis’te geniş bir uzlaşma zemini oluşturulması gerekiyor. Biliyorsunuz, uzunca bir süredir ülkemizin sivil ve günün değil geleceğin ihtiyaçlarını da karşılayacak yeni bir anayasa ihtiyacı olduğunu dile getiriyoruz. Son dönemdeki tartışmalar başta olmak üzere yaşadığımız her hadise bize böyle bir anayasanın Türk demokrasisinin selameti açısından ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Eğer bu konuda Meclis’te bir mutabakat temin edebilirsek zaten meseleyi kökten çözmüş olacağız. Yeni anayasa mümkün olmasa bile yargıdaki sorunu giderecek bir anayasa değişikliği için de uzlaşma yollarını arayacağız. Amacımız ülkemiz bu gereksiz ve yargıya zarar verecek tartışmalardan bir an önce kurtulmalıdır.”
GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024